BK. md.19 Muvazaa ve Tasarrufun İptali davaları arasındaki 8 fark
- Avukat Vedat Hakan beyaz
- 22 Tem 2024
- 3 dakikada okunur

Davacının Davayı Açmaktaki Amacı Bakımından
Tasarrufun iptali davası ile Türk Borçlar Kanunu'nun 19. maddesi kapsamında açılan muvazaa davası arasında, davacının davayı açmaktaki amacı bakımından benzerlikler bulunmaktadır. Her iki davada da davacı, alacağını tahsil edebilmek için dava açmaktadır. Ancak tasarrufun iptali davasında davacının amacı, borçlunun malvarlığı üzerindeki tasarruf işlemlerini iptal ettirerek, bu malvarlığı üzerinden alacağını tahsil etmektir.
Tasarrufun iptali davasının kabul edilmesi durumunda, üçüncü kişi, borçlu ile yaptığı tasarruf işlemi sonucunda edindiği mal veya hak üzerinde alacaklının cebrî icra işlemlerine katlanmak zorunda kalır. Bu durumda, alacaklı, borçlunun mülkiyetine geri dönmesine gerek kalmadan bu mal veya hak üzerinde icra işlemlerine devam edebilir.
Muvazaa davasında ise davacının amacı, hukuki işlemin muvazaalı olduğunu ispat ederek, işlemin baştan itibaren geçersiz olduğunu mahkemece tespit ettirmektir. Muvazaalı işlemler zaten geçersiz olduğundan, bu işlemler zamanla geçerli hale gelemez. Dolayısıyla, muvazaa davasında davacının amacı, bu işlemin geçersizliğini ispat ederek alacağını tahsil etmektir.
Davacının Hukuki Yararı Bakımından
Tasarrufun iptali davası, davacının dava açmaktaki hukuki yararının bulunması gerekliliği ile açılabilir. Hukuki yarar, davacının dava açarak elde edeceği sonuca başka bir yolla ulaşmasının mümkün olmaması anlamına gelir. Davacı, alacağını tahsil etmek için tasarrufun iptali davasına ihtiyaç duyduğunu ispat etmelidir.
Muvazaa davasında da davacının dava açmaktaki hukuki yararının bulunması gerekmektedir. Ancak burada, davacının alacağını başka bir yolla tahsil etme imkânının bulunmaması ve alacaklıdan olan alacağının mevcudiyetini ispat etmesi zorunludur. Alacaklının muvazaa davası açmakta hukuki yararının bulunduğunu ortaya koyması için, borçludan olan alacağının varlığını ispat etmesi gerekmektedir.
Davanın Hukuki Niteliği Bakımından
Tasarrufun iptali davası, alacaklıya alacağını tahsil etme imkânı sağlayan şahsi nitelikte bir eda davasıdır. Tasarrufun iptali davasında, mahkemece tasarruf işleminin iptaline karar verilmesi durumunda, alacaklı borçlunun üçüncü kişilere devrettiği mal veya hak üzerinde cebrî icra işlemlerine devam edebilir. Bu tür davalarda, alacaklının tasarrufun iptaline yönelik talebinin kabulü halinde, üçüncü kişi, alacaklının icra işlemlerine katlanmak zorunda kalır.
Hak Düşürücü Süre ve Zamanaşımı Süresi Bakımından
Tasarrufun iptali davalarında, alacaklının davayı belirli bir süre içinde açması gerekmektedir. İcra ve İflas Kanunu'na göre, tasarrufun iptali davası, borçlunun aciz halinin öğrenilmesinden itibaren 5 yıl içinde açılmalıdır. Bu süre hak düşürücü nitelikte olup, sürenin geçirilmesi halinde dava açma hakkı sona erer. Zamanaşımı süresi ise, alacağın doğduğu tarihten itibaren işlemeye başlar ve genel zamanaşımı süreleri burada da geçerlidir.
Davanın Tarafları Bakımından
Tasarrufun iptali davasında, davacı alacaklı ile davalı borçlu ve borçlunun tasarruf işlemi yaptığı üçüncü kişi yer alır. Alacaklı, borçlunun mal kaçırmak amacıyla yaptığı işlemlerin iptalini talep ederken, borçlu ve üçüncü kişi bu işlemin hukuka uygun olduğunu savunabilir. Muvazaa davasında ise, davacı alacaklı, borçlu ve muvazaalı işlem yaptığı iddia edilen üçüncü kişiye karşı dava açar.
Yetkili Mahkeme Bakımından
Tasarrufun iptali davasında yetkili mahkeme, borçlunun yerleşim yerindeki asliye hukuk mahkemesidir. Muvazaa davasında da yetkili mahkeme, borçlunun yerleşim yerindeki mahkeme olup, alacaklı davasını burada açar. Yetkili mahkemenin belirlenmesinde, borçlunun yerleşim yeri esas alınmaktadır.
Davacının İspat Faaliyeti Bakımından
Tasarrufun iptali davasında davacı, borçlunun malvarlığını kaçırmak amacıyla yaptığı tasarruf işlemlerini ispatlamak zorundadır. Davacı, bu işlemlerin borçlunun alacaklılarını zarara uğratmak amacıyla yapıldığını ve bu sebeple iptali gerektiğini kanıtlamalıdır. Muvazaa davasında ise davacı, işlemin muvazaalı olduğunu ve bu sebeple geçersiz olduğunu ispat etmelidir. İspat yükümlülüğü her iki dava türünde de davacıya aittir.
Sonuçları Bakımından
Tasarrufun iptali davasında, davanın kabul edilmesi halinde, borçlunun yaptığı tasarruf işlemi iptal edilir ve alacaklı, bu tasarruf konusu mal veya hak üzerinde cebrî icra işlemlerine devam edebilir. Muvazaa davasında ise, muvazaalı işlem geçersiz sayılır ve alacaklı, bu işlemden doğan haklarını talep edebilir. Her iki dava türünde de amaç, alacaklının alacağını tahsil edebilmesini sağlamaktır.
Sonuç
Tasarrufun iptali davaları, alacaklıların borçluların kötü niyetli tasarruflarından korunması amacıyla açılan önemli dava türlerindendir. Davacıların, bu davalarda başarılı olabilmeleri için ispat faaliyetini etkin bir şekilde yürütmeleri gerekmektedir. Muvazaa davaları ile benzerlikler taşıyan bu davalar, alacaklıların haklarını korumada etkin bir araç olarak kullanılmaktadır. Bu bağlamda, davacıların hukuki yarar, davanın hukuki niteliği, ispat yükümlülüğü ve dava süresi gibi unsurları göz önünde bulundurarak davalarını hazırlamaları büyük önem taşımaktadır. Hukuki destek almak için Çanakkale Gayrimenkul Avukatımız ile iletişime geçiniz.
Comments