Haksız yere İhtiyati Tedbir ve İhtiyati Haciz koyana karşı Tazminat
- Avukat Vedat Hakan beyaz
- 5 Ağu 2024
- 4 dakikada okunur
Haksız ihtiyati tedbir ve haksız ihtiyati haciz koyduranın sorumluluğu, Türk Hukuku'nda önemli bir konudur. Hukukun temel prensiplerinden biri olan "kusur prensibi" gereği, bir kişi kusurlu değilse, doğan zarardan sorumlu tutulmaz. Ancak modern hukuk, özellikle teknoloji ve endüstrideki gelişmeler nedeniyle, bazı durumlarda kusursuz sorumluluğu da kabul etmektedir. Bu yazıda, haksız ihtiyati tedbir ve haciz koyduranın sorumluluğu ele alınacaktır.

İhtiyati Tedbir ile İhtiyati Haciz Arasındaki Farklar
Kapsam: İhtiyati haciz, yalnızca para alacaklarına ilişkin davalarda söz konusudur. Buna karşılık, ihtiyati tedbir, para dışındaki haklar ve mülkiyet üzerindeki davalarda alınır.
Konusu: İhtiyati hacizde, haczedilen mallar, alacaklının para alacağı için teminat oluşturur. İhtiyati tedbirde ise, dava konusu olan malın korunması amaçlanır.
Amacı: İhtiyati haciz, alacaklının para alacağını teminat altına almayı amaçlarken, ihtiyati tedbir, dava konusu malın korunmasını sağlar.
Haksız İhtiyati Tedbir ve Haksız İhtiyati Haciz Koyduranın Sorumluluğunun Hukuki Dayanağı
Haksız ihtiyati tedbir veya haciz koyduranın sorumluluğu, Türk Hukuku'nda kusursuz sorumluluk olarak kabul edilmektedir. HUMK m. 110 ve İİK m. 259 gereğince, haksız tedbir veya haciz kararı aldıran kişi, bu karardan dolayı zarar gören tarafın zararını tazmin etmekle yükümlüdür.
Sorumluluğun Doğması İçin Gerekli Şartlar
Kararın İcra Edilmiş Olması: Haksız ihtiyati tedbir veya haciz kararı uygulanmış olmalıdır.
Kararın Haksız Olması: Tedbir veya haciz kararı haksız olmalıdır. Bu, genellikle asıl davanın sonuçlanmasıyla belirlenir.
Zararın Meydana Gelmesi: Haksız tedbir veya haciz nedeniyle zarar meydana gelmiş olmalıdır.
Uygun İlliyet Bağı: Zarar ile haksız tedbir veya haciz arasında uygun illiyet bağı bulunmalıdır.
Yargıtay Kararları
Yargıtay, haksız ihtiyati tedbir veya haciz nedeniyle zarar gören tarafların tazminat talebinde bulunabileceğini çeşitli kararlarında vurgulamıştır. Örneğin, Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 23.11.1986 tarihli ve E.1985/9453, K.1986/395 sayılı kararında, "İhtiyati haciz nedeniyle tazminat istenmesi, kusursuz sorumluluk ilkelerinden kaynaklanır" ifadesiyle bu durumu açıkça ortaya koymuştur.
Tazminat Davasında Yargılama Usulü
A. Tazminat Davasının Tarafları
Haksız ihtiyati tedbir veya haksız ihtiyati haciz nedeniyle açılan tazminat davasında, davacı taraf, haksız ihtiyati tedbir veya haciz kararının uygulanması sonucu zarar gören kişidir. Bu kişi, genellikle borçlu olup, bazen üçüncü kişiler de zarar görebilir ve davacı sıfatıyla mahkemeye başvurabilir. Davalı ise, ihtiyati tedbir veya haciz kararını aldıran alacaklıdır.
Davacılar: Haksız ihtiyati tedbir veya haciz nedeniyle zarar gören borçlu veya üçüncü kişiler.
Davalılar: Haksız ihtiyati tedbir veya haciz kararını aldıran alacaklı.
B. Görevli ve Yetkili Mahkeme
Görevli Mahkeme: Haksız ihtiyati tedbir veya hacizden kaynaklanan tazminat davalarında görevli mahkeme, genel hükümlere göre belirlenir. Bu nedenle, tazminat davaları, Asliye Hukuk Mahkemelerinde görülür. Eğer uyuşmazlık ticari nitelikte ise, görevli mahkeme Asliye Ticaret Mahkemesi olacaktır.
Yetkili Mahkeme: Yetkili mahkeme, genel yetki kurallarına göre belirlenir. Bu çerçevede, haksız fiilden doğan davalarda yetkili mahkeme, HUMK m. 21 gereğince, fiilin işlendiği yer mahkemesi, davalının yerleşim yeri mahkemesi veya zararın meydana geldiği yer mahkemesidir. Buna göre, haksız ihtiyati tedbir veya haciz nedeniyle açılacak tazminat davalarında yetkili mahkeme, bu işlemin uygulandığı yer mahkemesi olabilir. İcra ve İflas Kanunu’nun 259. maddesi uyarınca, ihtiyati haczi koyan mahkeme de yetkilidir. Bu hüküm, ihtiyati tedbirler için de uygulanabilir.
Özetle:
Görevli Mahkeme: Asliye Hukuk Mahkemesi veya Asliye Ticaret Mahkemesi
Yetkili Mahkeme: Fiilin işlendiği yer mahkemesi, davalının yerleşim yeri mahkemesi, zararın meydana geldiği yer mahkemesi, ihtiyati haczi koyan mahkeme
C. Zamanaşımı
Tazminat davalarının açılabileceği süre ve bu davaların zamanaşımı, gerek İcra ve İflas Kanunu'nda (İİK) gerekse Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nda (HUMK) açıkça belirtilmemiştir. Bu yüzden zamanaşımı süresi, Borçlar Kanunu'nun haksız fiil sorumluluğuna ilişkin hükümlerine göre belirlenir. Doktrinde ve Yargıtay kararlarında, haksız fiil sorumluluğuna tabi olduğu kabul edilen bu davalarda, Borçlar Kanunu'nun 60. maddesi uyarınca bir yıllık zamanaşımı süresi uygulanır.

Zamanaşımı Süresinin Başlangıcı:
Bir Yıllık Süre: Genel olarak, zarar görenin zararı ve failin kim olduğunu öğrendiği tarihten itibaren bir yıl içinde dava açması gerekir. Ancak bu sürenin ne zaman başlayacağı konusunda doktrinde görüş ayrılıkları vardır.
Haksızlığın Öğrenildiği Tarih: İhtiyati tedbir veya haczin haksızlığının kesinleştiği tarihten itibaren.
Zararın Öğrenildiği Tarih: Zararın öğrenildiği tarihten itibaren.
Kararın Kesinleştiği Tarih: İhtiyati tedbir veya haczin kalktığının öğrenildiği tarihten itibaren.
On Yıllık Süre: İhtiyati tedbir veya haczin uygulanmasından itibaren on yıllık süre içinde dava açılmalıdır.
Özetle:
Bir Yıllık Süre: Zararın veya haksızlığın öğrenildiği tarihten itibaren
On Yıllık Süre: İhtiyati tedbir veya haczin uygulanmasından itibaren
D. Zararın Teminattan Karşılanması
Haksız ihtiyati tedbir veya haciz nedeniyle açılan tazminat davalarında, davalı alacaklının gösterdiği teminat, zararın karşılanmasında önemli bir rol oynar.
Teminatın İadesi:
Dava Sonuçlanana Kadar: İhtiyati tedbir veya haciz kararı alırken gösterilen teminat, asıl dava ve ardından açılacak tazminat davası sonuçlanana kadar iade edilmez.
Zamanaşımı Süresi: Haksız ihtiyati tedbir veya haciz nedeniyle zarar görenler tazminat davası açmazlarsa, teminat alacaklıya iade edilir.
Teminatın Tazminatı Karşılama Durumu:
Tazminat Miktarı Teminattan Fazla İse: Davacı, zararını teminatın miktarını aşan kısmını da davalıdan talep edebilir.
Maddi ve Manevi Tazminat: Haksız ihtiyati tedbir veya haciz nedeniyle maddi zararların yanı sıra manevi zararlar da talep edilebilir. Borçlar Kanunu'nun 49. maddesi gereğince, manevi zarar talep edebilmek için alacaklının kusurunun kanıtlanmasına gerek yoktur.
Özet
Haksız ihtiyati tedbir ve haciz nedeniyle açılan tazminat davalarında, doğru mahkeme seçimi ve zamanaşımı sürelerine dikkat edilmesi, dava sürecinin sağlıklı işlemesi açısından büyük önem taşır. Ayrıca, zararların teminattan karşılanması ve gerekirse munzam zararların talep edilmesi, zarar görenin mağduriyetinin giderilmesi açısından hayati öneme sahiptir. Bu konularda doğru hukuki adımlar atarak haklarınızı en iyi şekilde savunabilirsiniz.
Munzam Zararın Tazmini
BK m. 105 gereğince, para borcunun geç ifası nedeniyle alacaklının uğradığı zarar, kanuni faizden fazla ise, alacaklı bu farkı da talep edebilir. Haksız ihtiyati tedbir veya haciz nedeniyle uğranılan zararlar da bu kapsama girebilir. Munzam zarara dair daha detaylı blog yazılarımızı buradan okuyabilirsiniz.
Sonuç
Haksız ihtiyati tedbir veya haciz koyduran alacaklı, borçlunun veya üçüncü kişilerin bu yüzden uğradığı tüm zararları tazmin etmekle yükümlüdür. Bu sorumluluk, Türk Hukuku'nda kusursuz sorumluluk ilkesi çerçevesinde değerlendirilir ve haksız fiil sorumluluğuna benzer hükümler içerir. Haksız yere İhtiyati Tedbir ve İhtiyati Haciz koyana karşı Tazminat hakkında hukuki destek almak için Çanakkale Ticaret Avukatımız ile iletişime geçiniz.
Comments