Tapu Sicilinin Hatalı Tutulması ve Devletin Sorumluluğu
- Avukat Vedat Hakan beyaz
- 17 Tem 2024
- 4 dakikada okunur
Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 1007. maddesi, tapu sicilinin hatalı tutulması durumunda devletin sorumluluğunu açıkça düzenlemiştir. Devlet, tapu sicilini düzgün tutmakla yükümlüdür ve yolsuz bir kayıt tutulduğunda, bu durumdan doğan zararlardan sorumlu tutulur. Tapu kayıtlarının yolsuz kabul edildiği durumlardan biri de, orman ve genel arazi kadastro çalışmalarının uyumlu bir şekilde tamamlanmaması sonucu tapu kayıtlarının orman tahdit sınırları içerisinde bırakılmasıdır. Bu yazıda, orman tahdit sınırları içinde kalan taşınmazlar ve tapu sicilinin hatalı tutulmasından dolayı devletin sorumluluğu detaylı olarak ele alınacaktır.

Türkiye’de Yapılan Kadastro Çeşitleri
Kadastro, bir ülke veya bölgedeki her çeşit arazi ve mülklerin arz üzerindeki yer ve konumlarının, alanının, sınırlarının, sahiplerinin ve değerlerinin, üzerindeki hak ve yükümlülüklerin devlet eliyle tespit edilip plana ve kayda bağlanması işlemleridir. Türkiye’de kadastro çalışmaları üç ana kurum tarafından yürütülmektedir:
Orman Kadastrosu: Orman Genel Müdürlüğü (OGM) tarafından 6831 sayılı Orman Kanunu'na göre yapılmaktadır.
Mera Kadastrosu: Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından 4342 sayılı Mera Kanunu'na göre yürütülmektedir.
Genel Arazi Kadastrosu: Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü (TKGM) tarafından 3402 sayılı Kadastro Kanunu'na göre yapılmaktadır.
Orman Kadastrosu
Orman kadastrosu, orman sınırlarının belirlenmesi, bu alanların geometrik ve hukuki durumlarının tayin ve tespit edilmesi amacıyla yapılan hukuki ve teknik işler bütünüdür. Orman kadastrosunun amacı, orman alanlarının güvenliğini sağlamak ve bu alanların orman olarak korunmasını temin etmektir. Orman kadastrosu çalışmaları, belirli prosedürlere uygun olarak yapılır ve bu çalışmaların kesinleşmesi ile orman sınırları kesin olarak belirlenmiş olur.

Tapu Sicilinin Hatalı Tutulması & Devletin Sorumluluğu
Tapu sicili, taşınmazlar üzerindeki mülkiyet ve diğer ayni hakların tespit edilmesi ve bu hakların güvence altına alınması için tutulur. TMK 1007. maddesi, tapu sicilinin hatalı tutulması durumunda devletin tazminat sorumluluğunu düzenler. Bu maddeye göre, devlet tapu sicilinin doğru ve eksiksiz tutulmasından sorumludur ve hatalı kayıtlar sonucu doğan zararları tazmin etmekle yükümlüdür.
Hatalı Kadastro ve Orman Tahdit Sınırları
Orman ve arazi kadastro çalışmalarının uyumlu bir şekilde yürütülmemesi, birçok taşınmaz malikinin tapu kayıtlarının orman tahdit sınırları içerisinde kalmasına ve bu kayıtların hükümsüz sayılmasına neden olmuştur. Bu durum, mülkiyet hakkının ihlali olarak değerlendirilmiş ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) tarafından da mülkiyet hakkının ihlali olarak kabul edilmiştir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 18.11.2009 tarihli kararı ile bu durumu değerlendirmiş ve tapu kayıtlarının orman tahdit sınırları içerisinde kalması nedeniyle ortaya çıkan mülkiyet hakkı ihlallerinde, mülkiyet hakkı sahiplerine tazminat ödenmesi gerektiğine hükmetmiştir.

Devlete Karşı Tazminat Davaları
Devlete karşı açılan tazminat davalarında, tapu sicilinin hatalı tutulması nedeniyle doğan zararların tazmini talep edilmektedir. Bu tür davalarda, devletin tazminat sorumluluğu kusursuz sorumluluk ilkesi kapsamında değerlendirilir. Tapu sicilinin hatalı tutulması, mülkiyet hakkı sahiplerinin zarara uğramasına neden olmuşsa, devlet bu zararı tazmin etmekle yükümlüdür.
Zamanaşımı Süresinin Başlangıcı

TBK’nun 149. maddesi uyarınca, “Zamanaşımı, alacağın muaccel olmasıyla işlemeye başlar”. Mevcut yasal düzenleme karşısında, çalışma konumuza dair zamanaşımı süresinin hangi andan itibaren işlemeye başlayacağı hususunu, TMK’nun 1007. maddesinden kaynaklı sorumluluğun, doktrinde kabul edilen haksız fiil ilkesine ya da Yargıtay ve AYM tarafından kabul gören kusursuz sorumluluk ilkesine tabi olup olmamasına göre ayırarak değerlendirmemiz gerekir. TMK’nun 1007. maddesi için, haksız fiil hükümlerinin uygulanması gerekeceği kabul edilir ise TBK’nın 72. maddesi uyarınca 2 yıllık süre ve 10 yıllık sürenin başlangıç anına ilişkin iki ayrı değerlendirme yapılması gerekir. Yargıtay ve AYM görüşü dikkate alınır ise, TBK’nın 146. maddesinde düzenlenen 10 yıllık sürenin başlangıç anı belirlenmelidir.
Öğretide, zamanaşımının başlangıç ölçütü olarak “haksız fiilin işlenmesi” kavramından ne anlaşılacağı ayrıca özel olarak ele alınıp irdelenmemiştir. Ancak zamanaşımı ve başlangıcı konusunda yapılan bütün açıklamalar, haksız fiilin işlenmesi kavramının haksız fiil sorumluluğunun unsurlarından yalnızca biri olan “hukuka aykırı eylemin işlenmesi, hukuka aykırı davranışın gerçekleşmesi”nin anlaşıldığını ve bu hususta bir tereddüt duyulmadığını göstermektedir.
Yargıtay ve AYM Kararları Işığında, Orman Tahdit Sınırları İçerisinde Kalan Taşınmazlar Yönü İle Zamanaşımı Başlangıcının Değerlendirilmesi
Yargıtay ve AYM kararlarına göre, orman tahdit sınırları içerisinde kalan taşınmazlar ile ilgili zamanaşımı süresinin başlangıcı, tapu kaydının iptali kararının kesinleşmesi ile başlamaktadır. Örneğin, Yargıtay kararında, “tapu kaydında orman şerhi bulunan taşınmazlar için açılacak tazminat davalarında, idareye yapılacak orman şerhinin kaldırılması başvurusunun ya da idare aleyhine açılacak orman tahdidine itiraz davasının red ile sonuçlanması ile zamanaşımı süresinin başlayacağı” belirtilmiştir.
Tapu Kaydının Kesinleşmiş Mahkeme Kararı ile İptal Edilmesi Durumunda Zamanaşımı Başlangıcı
Tapulu bir taşınmazın, kesinleşmiş orman sınırları içinde kaldığı gerekçesi ile tapu iptal davasına konu olması durumunda, zarar, tapu kaydını iptal eden mahkeme kararının kesinleşmesi ile ortaya çıkar. Bu durumda zamanaşımı süresi, kararın kesinleşmesi tarihi itibariyle başlayacak ve TBK’nın 146. maddesi uyarınca, 10 yıllık süre esas alınacaktır. Yargıtay ve AİHM kararları da bu konuda benzer değerlendirmeler yapmaktadır.
İç Hukuk Yolunun Açılmasından (18.11.2009 tarihinden) Önce Zamanaşımı Süresi Dolmuş Olan Taşınmazlar Yönü İle Zamanaşımı Değerlendirmesi
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 18.11.2009 tarihli kararı ile, orman tahdit sınırları içerisinde kalan taşınmazlar nedeniyle, TMK’nun 1007. maddesi uyarınca tazminat talebinde bulunulabileceği belirlendiğinden, bu tarihten önce zamanaşımı süresi dolmuş olan taşınmazlar yönü ile zamanaşımı başlangıcının değerlendirilmesi hususunda henüz netlik kazanmamıştır. Ancak AİHM ve Yargıtay kararları, bu tür durumlarda zamanaşımı süresinin 18.11.2009 tarihinden itibaren yeniden başlaması gerektiğini belirtmektedir.

Beyanlar Hanesine Orman Şerhi Düşülmüş ya da Orman Tahdidine İtiraz Davası Reddedilmiş Taşınmazlar Yönü İle Zamanaşımı Başlangıcı
Orman tahdit sınırlamasına karşı malikler tarafından açılmış ve sonuçlanmış bir dava olup olmaması durumuna göre zamanaşımı süresinin başlangıcı farklılık göstermektedir. Yargıtay’a göre, tapu kaydında orman şerhi bulunan taşınmazlar için zamanaşımı süresi, orman tahdidine itiraz davasının red ile sonuçlanması ile başlamaktadır. Eğer böyle bir dava yoksa, zarar henüz oluşmamış kabul edilir ve zamanaşımı süresi başlamaz.
Tapu Kaydının, Kesinleşmiş Orman Sınırları İçerisinde Kaldığından Bahisle Tapulama Çalışmalarında Revizyon Görmediği İçin Hükümsüz Sayılması Durumunda Zamanaşımı Başlangıcı
Yargıtay içtihatlarına göre, tapu kaydının revizyon görmemesine neden olan kadastro işleminin kesinleşmesi ile zarar oluşmuş kabul edilerek, zamanaşımı süresi bu tarih itibariyle başlar. Bu durumda, zamanaşımı süresinin başlangıcı, tapulama çalışmalarının kesinleşme tarihi olacaktır.
Sonuç
Orman tahdit sınırları içerisinde kalan taşınmazların tapu sicilinde hatalı olarak yer alması, birçok mülkiyet hakkı sahibinin mağduriyetine yol açmıştır. Türk Medeni Kanunu’nun 1007. maddesi, tapu sicilinin hatalı tutulması durumunda devletin sorumluluğunu düzenlemekte ve bu sorumluluğun kapsamını belirlemektedir. Devlete karşı açılan tazminat davaları, tapu sicilinin hatalı tutulması nedeniyle doğan zararların tazmini açısından büyük önem taşımaktadır. Yargıtay ve AİHM kararları da bu konuda önemli bir hukuki çerçeve sunmaktadır. Taşınmazının hatalı kadastro işlemleri ile sınırları küçüldüğü zaman Çanakkale Gayrimenkul Avukatımız ile iletişime geçebilirsiniz.
Comments