Kadastro Hataları ile İlgili Tapu ve Kadastro Tazminat Davaları ve Yargıtay Kararları
- Avukat Vedat Hakan beyaz
- 11 Tem 2024
- 8 dakikada okunur
Tapu ve Kadastro Hatalarından Kaynaklanan Zararların Giderilmemesi
Tapu ve Kadastro Tazminat Davaları
Giriş
Tapu ve kadastro işlemlerinde yapılan maddi hatalar, taşınmaz sahipleri için ciddi zararlara yol açabilir. Bu hatalar, tapu sicilindeki yanlış bilgiler veya kadastro çalışmalarındaki hatalardan kaynaklanabilir ve bu durum taşınmaz sahiplerinin mülkiyet haklarını tehlikeye sokabilir. Peki, bu tür maddi hatalardan kaynaklanan zararların giderilmemesi durumunda hukuki süreç nasıl işler ve hak sahipleri ne yapmalıdır? Tapu ve Kadastro Tazminat Davaları hakkında her şeyi öğrenin.

Tapu ve Kadastro Tazminat Davalarında
Hatalar ve Sorumluluk
Tapu ve kadastro işlemlerinde maddi hatalar çeşitli şekillerde ortaya çıkabilir. Bu hatalar genellikle tapu sicilinde yanlış yazım, yanlış ölçüm veya yanlış sınır belirleme gibi nedenlerden kaynaklanır. Örneğin, bir taşınmazın yüzölçümü yanlış hesaplanmış olabilir veya sınırları yanlış belirlenmiş olabilir. Bu tür hatalar, taşınmaz sahibinin mülkiyet hakkını doğrudan etkileyebilir ve ciddi maddi zararlara neden olabilir.
Tapu ve Kadastro Tazminat Davaları
Zararların Giderilmesi İçin Başvuru Süreci
Maddi hatalardan kaynaklanan zararların giderilmesi için öncelikle idari başvuru yollarının tüketilmesi gerekmektedir. Tapu Sicili Tüzüğü’nün 75. maddesi gereğince, tapu sicilindeki hataların düzeltilmesi için ilgili tapu müdürlüğüne başvurulması zorunludur. Bu başvuru sırasında, hatanın düzeltilmesi talep edilerek gerekli belgeler sunulmalıdır. Tapu müdürlüğü, yapılan başvuruyu inceleyerek gerekli düzeltmeleri yapabilir.

Başvuru sonucunda hatanın düzeltilmemesi veya başvurunun reddedilmesi durumunda, ilgililer yargı yoluna başvurabilirler. Tapu Sicili Tüzüğü’nün 26. maddesi, tapu müdürlüğünün ret kararına karşı yapılacak itirazların sürecini düzenlemektedir. Bu süreçte, ilk olarak bölge müdürlüğüne itiraz edilebilir ve gerekirse Genel Müdürlüğe başvurulabilir.
Tapu ve Kadastro Hataları
Yargı Süreci ve Tazminat Davaları
Maddi hataların giderilmemesi durumunda, ilgililer tazminat davası açabilirler. Yargıtay kararlarına göre, tapu sicilinde yapılan hatalardan dolayı devletin sorumluluğu bulunmaktadır. Ancak, bu tür davaların zamanaşımı sürelerine dikkat edilmelidir. Zamanaşımı nedeniyle birçok dava reddedilebilmektedir, bu nedenle hak sahiplerinin zamanaşımı sürelerini dikkate alarak hızlı bir şekilde harekete geçmeleri önemlidir.
Tapu ve Kadastro Tazminat Davaları
Örnek Kararlar ve Özetler
1. Yargıtay Kararı ve Zamanaşımı Sorunu Bir Yargıtay kararı, kadastro çalışmaları sonucunda Hazine adına tespit ve tescil edilen taşınmazın, tapu siciline güvenerek satın alan kişinin uğradığı zararın tazmini talebine ilişkindir. Mahkeme, davayı zamanaşımı gerekçesiyle reddetmiştir. Bu durumda, taşınmaz sahibinin mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği iddia edilmiştir (Hukuki Haber).
2. Tapu İptal ve Tescil Davası Bir başka karar, tapulu bir taşınmazın kazandırıcı zamanaşımı ve zilyetlik nedeniyle mülkiyet hakkının kazanılması ile ilgilidir. Kanunen tapulu bir taşınmazın kazandırıcı zamanaşımı ve zilyetlik nedeniyle mülkiyet hakkının kazanılması mümkün değildir. Ancak, tapu kütüğünde sahibinin kim olduğu anlaşılamıyorsa veya sahibi hakkında 20 yıl önce gaiplik kararı verilmişse, bu taşınmaz üzerinde 20 yıl boyunca malik sıfatıyla zilyet olan kişi tapu iptal ve tescil davası açabilir (Hukuki Haber).

3. Tapu Sicilinin Düzeltilmesi Davaları Tapu sicilindeki hataların düzeltilmesi için öncelikle tapu müdürlüğüne başvuru yapılması gereklidir. Tapu Sicili Tüzüğü’nün 75. maddesi uyarınca, bu başvuru yapılmadan açılan davalar, idari başvuru ön koşulu yerine getirilmediği için usulden reddedilir. Yargıtay 1. Hukuk Dairesi'nin 11.04.2018 tarihli kararında da bu prosedüre vurgu yapılmıştır (Hukuki Haber).
Tapu ve Kadastro Hataları
Zamanaşımı Süreleri
1. Genel Zamanaşımı Süresi Maddi hatalardan kaynaklanan tazminat davaları, Türk Borçlar Kanunu’nun 146. maddesi gereğince 10 yıllık genel zamanaşımı süresine tabidir. Bu süre, zararın ve tazminat yükümlüsünün öğrenildiği tarihten itibaren işlemeye başlar.
2. Tapu İptal ve Tescil Davaları Tapu iptal ve tescil davalarında, zamanaşımı süresi genellikle 10 yıldır. Ancak, taşınmazın hazine adına tescil edilmesi gibi özel durumlarda farklı süreler geçerli olabilir.
3. Hak Düşürücü Süreler Bazı durumlarda, zamanaşımı süreleri değil, hak düşürücü süreler de devreye girebilir. Örneğin, tapu sicilindeki hataların düzeltilmesi taleplerinde belirli süreler içinde idari başvurunun yapılması zorunludur.

Tapu ve Kadastro Hataları
Örnekler ve Alıntılar
Yargıtay Kararı Örneği: "Antalya ili merkez Zeytinköy’de (Çamköy) bulunan taşınmazın kadastro çalışması sonucu Hazine adına tespit ve tescili nedeniyle uğranılan zararın tazmin edilmesi istemiyle açılan davanın zamanaşımı gerekçesiyle reddedilmesi" - Yargıtay Kararı.
Kazandırıcı Zamanaşımı ve Zilyetlik Nedeniyle Tapu İptal ve Tescil Davası: "Tapulu bir taşınmazın kazandırıcı zamanaşımı ve zilyetlik nedeniyle mülkiyet hakkının kazanılması kanunen mümkün değildir." - Tapu Sicili Tüzüğü ve Yargıtay Kararlar.
Tapu Sicilinin Düzeltilmesi Davaları: "Tapu Sicili Tüzüğü’nün 75. maddesi gereğince, kayıt düzeltmeleri için müdürlüklere başvuru yapılması zorunludur." - Tapu Sicili Tüzüğü ve Yargıtay 1. HD Kararı.
Türk Medeni Kanunu'nun 1007. Maddesi: Türk Medeni Kanunu'nun 1007. maddesi, "Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur." şeklindedir. Bu madde, devletin tapu sicilinin tutulmasından kaynaklanan zararlardan kusursuz (objektif) sorumluluk ilkesi gereğince sorumlu olduğunu belirtir.
Tapu ve Kadastro Tazminat Davaları Açma Koşulları:
Kimler Dava Açabilir?: TMK m.1007 hükmüne göre, tapu sicilinin hukuka aykırı tutulmasından dolayı ayni veya şahsi hakkı ihlal edilen, malvarlığı değeri azalan herkes devlete karşı tazminat davası açabilir.
Kime Karşı Dava Açılır?: Tazminat davası, devlete karşı açılır ve davalı olarak Hazine gösterilir.
Yetkili Mahkeme: Davalar, tapu sicilinin bulunduğu yer mahkemesinde, görevli mahkeme ise Asliye Hukuk Mahkemeleri’nde görülür.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararı:
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, tapu işlemleri ile kadastro işlemlerinin bir bütün olduğunu ve tapu sicilinde yapılan hatalardan devletin sorumlu olduğunu vurgulamaktadır. Bu karar, devletin tapu sicilinin doğru ve güvenilir bir şekilde tutulması konusundaki mutlak sorumluluğunu pekiştirir.

Yargıtay kararları:
Yargıtay 16. Hukuk Dairesi E: 2016/15077 K: 2020/262 T: 10.02.2020
ÖZET: Dava; 3402 sayılı Kadastro Kanunu‘nun 22/a maddesi gereğince yapılan uygulama kadastrosuna itiraza ilişkindir. Bu tür davalarda, tüm paydaşların birlikte dava açmaları yahut biri veya birkaçı tarafından açılan davaya diğer paydaşların da katılımının sağlanması gerekir. Davanın niteliği itibariyle, yargılama neticesi verilecek hükümle müşterek maliklerin tamamının hukukunun etkilenecek olması nedeniyle, diğer paydaşların da davaya katılımının sağlanması zorunlu olmasına rağmen, mahkemece diğer paydaşların katılımını sağlaması için davacıya süre ve imkan tanınmamıştır.
Dava; 3402 sayılı Kadastro Kanunu‘nun 22/a maddesi gereğince yapılan uygulama kadastrosuna itiraza ilişkindir. Bu tür davalarda, tüm paydaşların birlikte dava açmaları yahut biri veya birkaçı tarafından açılan davaya diğer paydaşların da katılımının sağlanması gerekir. Somut olayda; davacı …, uygulama kadastrosu sırasında paydaşı olduğu 287 ada 1 parsel sayılı taşınmazın yüzölçümünün eksildiği iddiasıyla dava açmıştır. Ne var ki, 287 ada 1 parsel sayılı taşınmazın müşterek mülkiyete konu olduğu ve davacı … dışında, başkaca paydaşların da bulunduğu anlaşılmaktadır. Davanın niteliği itibariyle, yargılama neticesi verilecek hükümle müşterek maliklerin tamamının hukukunun etkilenecek olması nedeniyle, diğer paydaşların da davaya katılımının sağlanması zorunlu olmasına rağmen, Mahkemece diğer paydaşların katılımını sağlaması için davacıya süre ve imkan tanınmamıştır. Bu haliyle aktif dava ehliyetinin tamamlandığından söz edilemez, Aktif dava ehliyetinin mevcudiyeti dava şartı olup, bu koşul yerine getirilmeden işin esası hakkında hüküm kurulması mümkün değildir.
Hal böyle olunca; mahkemece, davacıya müştereken maliki olduğu taşınmazdaki diğer paydaşların da davaya katılımını sağlaması için süre ve imkan tanınmalı, verilen süre içerisinde bu eksikliğin tamamlanması halinde yargılamaya devamla sonucuna göre karar verilmelidir.
Yargıtay 16. Hukuk Dairesi E: 1991/1869 K: 1991/12819 T: 10.10.1991
Tapulama dışı bırakılma işlemi de, bir kadastro işidir. 3402 s. Kanun’un 22/1 maddesi uyarınca daha evvel kadastrosu yapılan yerlerde, yeniden ikinci kadastro yapılamaz. Ancak ikinci kadastro işlemi Hazine’nin talebi ile yapıldığı takdirde, bu işlem 22/1. madde anlamındaki ikinci kadastro sayılmaz.
Taraflar arasında kadastro tesbitinden doğan dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay’ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, gereği görüşüldü:
K: Dava konusu taşınmaz Yapracık Köyü’nde 5602 sayılı Yasaya göre yapılıp 10.2.1954’de kesinleşen kadastro sırasında tescil dışı bırakılmıştır. Bilahare bu taşınmaz 16.4.1990 tarihinde 306 parsel numarası altında 48 hektar 2500 metrekare olarak 3402 sayılı Yasanın 22. maddesi uyarınca Maliye Hazinesi adına tesbit edilmiş ve tutanak kesinleşerek 12.6.1990 tarihinde Hazine adına tapuya tescil edilmiştir. Davacı vekili, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak dava açmıştır. Mahkemece tescil talebi yönünden görevsizlik nedeniyle dava dilekçesinin reddine ve dosyanın görevli Ankara Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine, ikinci kez kadastroya tabi tutulduğu anlaşılan Yapracık Köyü 1306 parselle ilgili kadastro işleminin bütün sonuçları ile birlikte iptaline karar verilmiş; hüküm, davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Çekişme konusu taşınmaz 1954 yılında yapılan tapulama çalışmaları sırasında ekilemez arazi niteliğinde bulunduğundan bahisle tapulama dışı bırakılmış ve bu işlem 10.2.1954 tarihinde kesinleşmiştir. 16.4.1990 tarihinde ise, Hazinenin talebi üzerine tapulama harici bırakılan bu yer, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 22. maddesi uyarınca Hazine adına tesbit olunmuştur. Anılan Yasanın 22/1. maddesi uyarınca evvelce tesbit, tescil veya sınırlandırma suretiyle kadastrosu veya tapulaması yapılmış olan yerlerin yeniden kadastrosu yapılamaz. Yargıtay’ın yerleşen içtihatlarına göre tapulama dışı bırakılma da bir kadastro işlemidir. Dolayısıyla genel kural gereği bu gibi yerlerde 2. bir kadastro yapılamaz ancak, 3402 sayılı Kanunun 22/2. maddesi bu genel kurala istisna getirmiş, “Tapulama veya kadastro çalışmalarında tesbit dışı bırakılan tapuda kayıtlı taşınmaz mallar ile kamu kurum ve kuruluşlarına ait yerlerin” yeniden kadastroya tabi tutulabileceği hükme bağlanmıştır. Yukarıda da belirtildiği gibi kadastro işlemi Hazinenin talebi üzerine yapıldığına göre bu kadastro işlemi 22/1. madde kapsamında düşünülemez.
SONUÇ: Hal böyle olunca işin esasına girilerek deliller toplanmak suretiyle bir karar verilmek gerekirken yazılı gerekçelerle 2. kadastronun iptaline ve tescil talebi yönünden mahkemenin görevsizliğine karar verilmesi isabetsiz temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde bulunduğundan kabulü ile hükmün (BOZULMASINA), 10.10.1991 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Yargıtay 20. Hukuk Dairesi E: 2018/817 K: 2018/3126 T: 17.04.2018
Özet: 3402 sayılı Kanunun 22/2-a maddesi gereğince yapılan bu çalışmadan dolayı dava konusu taşınmazların eksilen kısımları için komşu parsellere karşı tapu iptali ve tescil davası açabileceği, bu davanın sonucunda ortaya çıkan duruma göre davacının zararının nereden kaynaklandığının tespitinden sonra tazminat talebinde bulunacağı gözetilmeden davanın esası hakkında karar verilmiş olması usul ve kanuna aykırıdır.
Dava, TMK’nın 1007. maddesi gereğince tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş ise de eksik inceleme ve araştırma ile hüküm kurulmuştur. Şöyle ki; yörede 3402 sayılı Kadastro Kanununun 22/2-a maddesine göre yapılan uygulama kadastrosu sonucu dava konusu taşınmazların yüzölçümünde azalma meydana geldiği gerekçesi ile tazminat isteminde bulunulmuştur.
Davacı tarafından 3402 sayılı Kanunun 22/2-a maddesi gereğince yapılan bu çalışmadan dolayı dava konusu taşınmazların eksilen kısımları için komşu parsellere karşı tapu iptali ve tescil davası açabileceği, bu davanın sonucunda ortaya çıkan duruma göre davacının zararının nereden kaynaklandığının tespitinden sonra tazminat talebinde bulunacağı gözetilmeden davanın esası hakkında karar verilmiş olması usul ve kanuna aykırı olup hükmün bu sebeple bozulmasına, davacının temyiz itirazlarının incelenmesine bu aşamada yer olmadığına karar verilmiştir.

Yargıtay 16. Hukuk Dairesi E: 2014/202 K: 2014/575 T: 03.02.2014
Özet: Uygulama kadastrosundan önce Asliye Hukuk Mahkemesi’nde açılan çapa dayalı el atmanın önlenmesi davası sonucu verilecek karar, çekişmeli taşınmazların kadastral sınırlarını değiştirmeyeceğinden, Kadastro Mahkemesince, davalı olarak bırakılıp kendisine gönderilen tutanakların, uygulama kadastrosunun olağan usule göre tamamlanması için Kadastro Müdürlüğü ‘ne gönderilmesine karar verilmesi gerektiği gözetilmelidir.
3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 22/2-a maddesi uyarınca yapılan uygulama kadastrosunun amacı, tesis kadastrosu ya da sonrasında yapılan ifraz ve tevhid işlemleri sırasında yapılan sınırlandırma hataları ile ölçü, çizim ve hesaplamalardan kaynaklanan hataları gidermek suretiyle taşınmazların planlarını ve pafta haritalarını yenileyip, tapu sicilinde gerekli düzenlemeleri yapmaktır. Anılan maddenin 3. fıkrası, “yapılacak çalışmalarda 2, 4, 14, 17, 19 ve 21 inci maddeler ile 13 üncü maddenin (B) ve 20 nci maddenin (B), (C) ve (D) bentleri hükümleri uygulanmaz.” hükmünü içermektedir. Bu fıkrada, 3402 sayılı Yasa’nın 5 ve 27. maddelerinde sözü edilen “davalı” taşınmazlara ilişkin hükümler “uygulanmayacak maddeler” arasında sayılmamıştır.
Ne var ki; Kadastro Kanunu’nun “uygulanmayacak” maddeleri arasında sayılmadığı için, uygulama kadastrosunda da geçerli olan maddelerin kapsamları değerlendirilirken, uygulama kadastrosunun amacının göz önünde bulundurulması zorunludur.
Bu nedenlerle, genel mahkemelerden aktarılacak davaların niteliği; başka bir ifade ile hangi davalar nedeniyle uygulama kadastrosu tutanaklarının “davalı” olarak tanzim edilip Kadastro Mahkemesine gönderilmesi gerektiği hususları da bu amaca uygun olarak belirlenmelidir. Uygulama kadastrosunun amacı dikkate alındığında, uygulama kadastrosu tutanağının “davalı” olarak düzenlenmesi için görülmekte olan davaların sınır ya da yüzölçümü ihtilaflarına ilişkin bulunması ve yargılama sonunda verilecek hükmün, taşınmazın kadastral sınırlarını değiştirme ihtimalinin bulunması zorunludur.
Nitekim, 3402 sayılı Yasa’nın 22/2-a maddesinin uygulanmasına ilişkin çıkarılan ve 29.11.2006 tarihinde Resmi Gazetede yayımlanan “Kadastro Haritalarının Yeniden Düzenlenmesi ve Tapu Sicilinde Gerekli Düzeltmelerin Yapılmasında Uyulacak Usul ve Esaslara İlişkin” yönetmeliğin 28. maddesinde söz konusu davalardaki uyuşmazlığın “taşınmazların sınırına ve yüzölçümüne yönelik” olması gerektiği vurgulanmıştır.
Çekişmeli taşınmazlar arasındaki ortak sınırın kadastro sırasında yanlış belirlendiği iddiasına dayalı kadastro tespitine itiraz davaları ile aynı sebebe dayalı tapu iptal-tescil davaları ve 3402 sayılı Yasa’nın 41. maddesinden kaynaklanan davalar, yönetmelikte sözü edilen davalardır.
Somut olayda, uygulama tutanaklarında sözü edilen Ünye 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2010/368 Esas numarasında kayıtlı dava, çapa dayalı elatmanın önlenmesi davası olup; bu tür davalar sonunda verilecek hükümler, çekişmeli taşınmazların kadastral sınırlarını değiştirmeyeceğinden, yukarıda yer alan açıklamalar karşısında, uygulama tutanağının “davalı” olarak düzenlenip Kadastro Mahkemesine gönderilmesini gerektirecek davalardan değildir.
Nitekim, Asliye Hukuk Mahkemesince söz konusu dava, Kadastro Mahkemesine aktarılmamış; doğru olarak uygulama kadastrosunun sonuçlanıp kesinleşmesinin beklenmesine karar verilmiştir. Hal böyle olunca mahkemece; uygulama kadastrosunun olağan usule göre tamamlanması için, hükme konu taşınmazlara ait uygulama tutanaklarının Kadastro Müdürlüğüne gönderilmesine karar verilmesi gerekirken, işin esasına girilerek yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.
Sonuç
Tapu ve kadastro işlemlerinde yapılan maddi hatalardan kaynaklanan zararların giderilmesi için idari ve yargı yollarının etkin bir şekilde kullanılması gerekmektedir. Zamanaşımı sürelerine dikkat edilmesi ve idari başvuru süreçlerinin eksiksiz tamamlanması, hak sahiplerinin haklarını koruyabilmesi açısından büyük önem taşımaktadır. Yargıtay kararları ve tapu sicili tüzüğü, bu süreçlerde yol gösterici olmaktadır. Kadastro hatalarınızdan tazminatınızı almak için Çanakkale Gayrimenkul Avukatımız ile iletişime geçebilirsiniz.
Comments